İnan Suver Serbest Bırakılsın

4/24/2011

Vicdani retçi arkadaşımız İnan Suver, mahkum olarak tutulduğu Manisa Saruhanlı Yarıaçık Cezaevi'nden 21 Nisan günü firar etti. 22 Nisan günü de İzmir'de yakalandı ve bugün Buca Kapalı Cezaevi'ne konulması bekleniyor. 22 Nisan'da gözaltına alındığından itibaren açlık grevinde ve az önce İzmir Emniyetinden adliyeye sevkedildi.
İnan Suver, bütün retçiler gibi, savaşsız ve özgür bir dünyanın mücadelesini veren bir arkadaşımız olarak, militarist aygıtla işbirliği yapmayı ve kitlesel insan öldürmenin eğitim yeri olan askerlik kurumu içerisinde bulunmayı reddettiği için defalarca hapse kondu ve ağır işkencelerden geçirildi. İstemediği birşeyi yapmayacağını zaten beyan ettiği için, her defasında zorla götürüldüğü askerlikten firar etti. Her yakalanıp cezaevine konuluşunda da söylediği, biraz aklı ve muhakeme yetisi olan herkesin kolayca anlayabileceği birşeydi: "Ben bir suç işlemedim ki; neden cezaevindeyim?"

İnan suç işlemeyi, suçların en büyüğü olan savaşmayı ve savaşma eğitimini reddetiği için defalarca cezaevine kondu. Başkalarının çocuklarını öldürmeyi reddettiği için, kendi çocuklarından uzak tutuldu yıllarca. Sonunda kamuyoyunda çürük raporu olarak bilinen "askerliğe elverişsizdir raporu" verildi. Ama bu rapora rağmen askerlikten firar suçlamasıyla halen cezaevinde tutuluyor. Askerliğe elverişli olmadığına hükmedenler, zaten askerlik yapmayacağını beyan eden birini hangi hukuka dayanarak orada tuttuklarını açıklayabilecekler mi? Retçilere çürük raporu vererek "askerliğe elverişsiz" olduklarını ilan etmenize gerek yok. Retçiler bizzat kendileri söylüyorlar "taammüden 'adam' öldürmeye ve bunun eğitimini almaya uygun olmadıklarını. Ve bunu sizin yapmaya çalıştığınız şekliyle, yani "çürük raporu almış olmanın utancıyla" değil, özgür bir dünyanın mücadelesi içerisinde olmanın gururuyla yapıyorlar.

Kendi kanun ve nizamlarından bile habersiz yüksek yargıçların bulunduğu bir ülke burası. Daha önce defalarca tutuklanarak işkencelerden geçirilen, diğer mahkumların idare tarafından kışkırtılması yoluyla "hain" ithamı altında her an saldırı ihtimaliyle karşıkarşıya bırakılan arkadaşımızın can güvenlüğünden ve sağlığından endişe ediyoruz.İnan'ın hiçbir hukuki dayanağı olmayan 'cezalarının' ortadan kaldırılmasını ve derhal serbest bırakılmasını istiyoruz.

VİCDANİ RETÇİ İNAN SUVER'İN ARKADAŞLARI

savaskarsitlari.org adresinden alınmıştır

İnan'dan Selam Var

4/17/2011

Kütahya-Gediz Cezaevinden sevk edilen İnan Suver’le, Manisa Saruhanlı Açık Cezaevi’nde görüştük. 9 ağustostan beri tutuklu bulunan vicdani retçi arkadaşımız İnan ile sevk edildiği cezaevine ve onun son durumuna ilişkin sohbet ettik.

İnan şu an bulunduğu Manisa-Saruhanlı Açık Cezaevi’nde koşulların görece daha katlanılabilir olduğunu belirtirken, sıkça, dışarıda devam etmekte olan vicdani ret mücadelesine ilişkin sorular sordu. Yaklaşık 9 aydır tutuklu kaldığı süreç boyunca çok sıkıntı çektiğini belirten İnan, bu durumun onu yıpratmasından çok, kendisini ve reddine olan inancını daha da güçlendirdiğini vurguladı.

Devletin militarist zihniyeti orduda, cezaevinde… her yerde, ölmeyi ve öldürmeyi reddeden vicdani retçilerin direnişlerini kırmaya çalışıyor. Ancak bu zihniyet bizleri, yaşamdan yana olanları susturamaz.

ANARŞİST PERSPEKTİF

İnan, Manisa/Saruhanlı Cezaevi'ne nakledildi

4/05/2011

Uzun süredir, kaldığı Kütahya-Gediz Cezaevi'nden sevk edilmeyi bekleyen İnan, dün(4 Nisan 2011) akşam Manisa-Saruhanlı Cezaevi’ne götürüldü.
Aslında İnan'ın sevki Manisa Merkez Cezaevi'ne çıkmıştı ve dün önce oraya götürüldü. Ancak bilmediğimiz bir nedenle oradan da Saruhanlı'ya götürüldü.

Saruhanlı Cezaevi
Kurtuluş Mah. Dilek Sok. PK:45800
Saruhanlı Merkez, Saruhanlı, Manisa
0236 357 13 25 - 0236 357 13 08


Kapitalistin Küreselleşen Ahlakı

3/28/2011



Küreselleşme sadece ekonomik bir terim değildir. Paranın küresel dolaşımını sağlamak bu olgunun görünür biçimlerinden biridir. Ekonomiye istediği şekilde yön veren iktidarlar, yani dünyayı ekonomik ve sosyal anlamda sömüren ulusüstü tekeller, hegemonyalarının sürdüğü alanlarda istediği biçimde at koşturabilmektedir. Kendilerine bağımlı kıldıkları-özellikle birinci dünya ülkesi olmayan coğrafyalarda- yarattıkları siyasi-ekonomik krizlerle büyük vurgunlar yapmaktadır. Buraya kadar anlatılanlar küresel kapitalizmin işleyişinden sıkıntısı ve hatta yaraları olanlar için çok açık bir şekilde görülmekte ve dile getirilmektedir.

Ancak çoğu zaman gözlerden uzak tutulan taraf küreselleşmenin yarattığı gerçekler ve değerlerle ilgilidir. Yukarıda bahsedilen birçok şey uluslararası siyasi gerçeklik ya da acı ama gerçek lerle meşrulaştırılır. Sömürme ve bağımlılık ilişkisi için yaratılan değerler küreselleştirilmeye çalışılır. Bu değerlerin bütününü oluşturacak bir ahlak sistematiği geliştirilir. Bu ahlak sistematiği küreselleştirilmeye çalışılır. Paranın ve metanın kolay dolaşımını garantileyen küreselleşmenin işleyişi, paranın ve iktidarın merkezlerini hedeflemez sadece. Yerelleşme arzular. Bu doğrultuda siyasi-ekonomik bir program işletilir. Bununla birlikte yerelleştirilmeye çalışılan şey aynı zamanda bu ahlak sistemi, ona bağlı değerler ve bütün bunları kapsayacak gerçekliktir.Kapitalizm, sömürme ve bağımlılık ilişkisi kurduğu bireyler arasında kendi ahlakını örgütler. Kaygısız ve çıkarcı olma dürtüsünü ilmek ilmek işler. Çünkü küresel piyasanın bireyleri bu ve benzeri özelliklerle ölçülür. Bu tarz bir ahlakın hüküm sürdüğü hayatta yetişecek nesillerin gerçekliği, kapitalizmin yarattığı değerlerle şekillenecektir. Bu değerlerle şekillenmiş 'birey' olamayan yığınlar, küresel kapitalizmin ve siyasal iktidarların müdahil olduğu her durumda ortaya çıkan sonuçlardan etkilenecektir. Etkilenecektir ancak tepki vermeyecektir. Çünkü bu değerlerle yaratılmış bireyler pasiftir.

Kuzey Afrika ve Arap Yarımadası'ndaki isyanlar devam ederken ve biz bu olanları bir yerlere konumlandırmaya çabalarken "kalpsiz dünyanın kalbi" BM bu coğrafyalara müdahil olur. 'Küresel ahlak'ına yediremez bu olanlar karşısında pasif kalmayı. Müdahil olur; kendi küresel ahlakını oralarda da yerelleştirmek için; insan hakları, demokrasi, uygarlık gibi değerlerini meşru kılmak için.
"...Bir hükümet kendisini bir dışsal 'sapma'yı gerektiren içsel bir durum tarafından bir duraklamaya sürülmüş buluyorsa; eğer hükümet, kendi evinde, başından nasıl savacağını bilmediği, ürünlerini dağıtamadığı işsizler tarafından engelleniyorsa; bırakalım bu hükümet ona direnmek için, çok zayıf olduğunu bildiği uzaktaki insanlara karşı savaş ilan etsin, ülkelerini ele geçirsin, onları tam bir sömürü düzenine tabi kılsın, onları kendisinin ürünlerine mecbur kılsın, sayesinde omuzlarını çökerttiği bu sömürüden kaçmaya teşebbüs edenleri katletsin- ah, işte ahlak! Büyük ölçkete çalıştığınız andan itibaren bu, dürüst insanların onayını hakeder. Artık buna soygun ya da suikast denmez; hükümetin yaptığı onurlu olmayan eylemleri örtbas etmek için onurlu bir kelime vardır; buna gelişmemiş halkları 'medenileştirme' denir. " (Yoldaş Jean Grave-1893-Militarizm ve Kolonyalizme Karşı)

Kapitalizmin ve iktidarların küresel adaletsizliği ve eşitsizliği besleyen ahlakına karşı, devrimci anarşist bir ahlak tam da ihtiyaç duyduğumuz şeydir aslında.